5 Haziran 2007 Salı

Tarlabaşı’nda kurtarılmış bölge: Tarlabaşı Toplum Merkezi

İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin Tarlabaşı’nda Toplum Merkezi oluşturma projesi, yoksulluk ile mücadelenin yanısıra özellikle farklı etnik, dinsel, sosyal gruplar arasında bir kaynaşma, ayrıca suça yönelebilecek çocuk ve gençler için bir rehabilitasyonu hedefliyor.
Tarlabaşı, farklı kimliklerin aynı yerde buluştuğu yer olan Beyoğlu ilçesine bağlı bir semt. Bu semt de Beyoğlu gibi farklı kültürleri içerisinde barındırıyor. Bölge nüfusunu Doğu Anadolu ve Güneydoğu göçmenleri, Süryaniler, Romanlar, azınlıklar ve yasadışı olarak ülkemizde bulunan yabancılar oluşturuyor.
.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, Beyoğlu Tarlabaşı’nda bir Toplum Merkezi oluşturma projesi geliştiriyor. Proje yoksulluk ile mücadelenin yansıra özellikle farklı etnik, dinsel, sosyal gruplar arasında bir kaynaşma ayrıca suça yönelebilecek çocuk ve gençler için bir rehabilitasyonu hedefliyor. Bu bölgedeki en temel sorun ise özellikle yaşları 5-13 arası olan çocukların yarıya yakınının okullarından alınarak sokaklarda çalışmaya yönlendirilmiş olmaları. Tarlabaşı Toplum Merkezi Sosyal Hizmet Uzmanı Ceren Suntekin merkezin açıldığı günü şöyle anlatıyor: “Açıldığının ilk gecesinde bilgisayarlar, telefonlar çalındı ancak sonradan öğrendik ki bu bir hoş geldiniz mesajıymış, eğer sizi orada istemezlerse zaten orada çalışamazsınız. Bizi sevdiler ve bir daha böyle bir olay yaşamadık”.
.
2006 Haziran ayında açılan Tarlabaşı Toplum Merkezi’nde çocukların kendini geliştirebileceği projeler üzerinde duruluyor. Okuma yazma kursları, spor etkinlikleri, aileler için sağlık ve hukuki yardım desteği ve psikolojik danışmanlık sadece bunlardan bazıları.
.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde verilen “Bil 201 Sosyal Sorumluluk dersi” gereği 7 kişilik öğrenci grubu da bu merkez üzerinden çalışmalarını sürdürüyor. Öğrenciler, Toplum Merkezi’nin özellikle çocuklar üzerindeki etkilerini gözlemliyorlar. Grup üyesi Onur Erdem gelişmeleri şöyle özetliyor: “Bu merkez kurulduğunda günlerce hiç kimse gelmemiş buraya daha sonraları kadınlar sanat ve okuma-yazma kurslarına katılmaya başlamışlar. Bakmışlar ki kötü bir yer değil, daha sonra çocuklarını göndermeye başlamışlar. Önceleri farklı etnik kökendeki çocuklar kendi aralarında çatışma yaşarken, burada arkadaş olmaya başlamışlar. İçlerindeki çocukların çoğu çok zeki ve geleceğe dair planları, umutları var. Bizim de amacımız, bu merkezin çocuklar üzerindeki olumlu gelişmelerini insanlara göstermek. Çünkü birkaç ay sonra merkezin aldığı fon bitecek ve bağışlar olmazsa burası kapatılacak” Örneğin, merkezde yeni açılan film atölyesine birçok çocuk katılıyor. Ne tür bir film çekmek istersiniz diye sorulduğunda verilen cevaplar insanı şaşırtıyor. Bu tür çoğunluk için belgesel oluyor ve içlerinden en küçük olanı parmak kaldırıyor. “Bizim okulda esrar satıyorlar, bunu çekmek istiyorum.”
.
13 yaşındaki Ahmet bu merkez hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatıyor: “İlk açılış gününe gelmiştim ve çok güzel bir gösteri vardı. Boş zaman yoktur, boşa giden zaman vardır diye düşündüm ve ailemi de ikna ederek atölye çalışmalarına katılmaya başladım.” Aynı yaştaki Özcan İlhan’ın bu merkeze gelme sebebi ise başlarda çok farklıymış. Özcan “Bu merkezden 5 ay haberim olmadı. Sonra arkadaşlarımdan burada çalışan sekreter İlknur Abla (Yılmaz)’nın çok güzel olduğunu öğrendim. Geliş amacım buydu, ancak burada kalış amacım çok farklı. Burada olmaktan çok mutluyum. Burası okula gidemeyen birçok çocuk için faydalı oldu, merkez açılmasaydı şu an ne yapardım bilmiyorum”
.
Bilgi Üniversitesi’nden bazı öğrenciler de merkeze destek olabilmek için kurslarda ücretsiz eğitmenlik yapıyorlar. Çocuklarında ki büyük değişimi fark eden babalar da bazı kurslara katılmaya başlıyorlar. Kürt, çingene ve azınlık çatışmaları olmadan bir araya geliyorlar ve hep birlikte grup projelerinde yer alıyorlar. Ancak fonunu Avrupa Birliği destek projesinden alan merkez birkaç ay sonra kendini ayakta tutacak maddi desteği bulamazsa kapatılacak. Geleceğin umut vaat eden çocukları ise bir önceki neslin bıraktığı yerden hayatlarına devam edecek.
.

Zeynep Sinem Kurban

Hiç yorum yok: